Ayasofya üçüncü kez inşa edildiği günden günümüze 916 yıl kilise, 482 yıl boyunca cami ve 85 yıl boyunca müze olarak kullanılmasının ardından 2020’de yeniden camii statüsüne getirildi.
Ayasofya tarihi önemi, mimari güzelliğinin yanı sıra pek çok gizemi de içinde barındıran simgesel bir yapı. Yapılışından bu yana hakkında hep efsaneler üretildi. Yapımında devlerin ve cinlerin yer alması, Hazreti Hızır’ın Ayasofya’nın yönünü Kâbe’ye döndürmesi, müzeye çevrilmesi için alınan Bakanlar Kurulu kararındaki imzanın Mustafa Kemal Atatürk’e ait olup olmadığı ve daha pek çok efsane var Ayasofya hakkında.
Ayasofya Bizans İmparatoru Justinianus tarafından 532-537 yılları arasında yaptırılmış. Dünyanın en eski katedrali ve en kısa sürede yapılmış ilk katedrali olan Ayasofya’yı bu kadar önemli yapan sadece büyüklüğü ve mucize sayılacak kadar kısa bir sürede yapılmış olması değil. Ayasofya’nın bu önemli rasyonel gerçeklerin yanı sıra bir takım efsanelerden de kaynaklanıyor.
Bu efsanelere tek tek bakacak olursak.
- Ayasofya ismi “Aya” ve “Sofia” kelimelerinin birleşiminden oluşuyor. “Aya” kutsal azize demek ve Hazreti Meryem’i ifade ediyor. “Sofia” ise Yunancada bilgelik anlamına geliyor. Söylentilere göre Justinanus Ayasofyanın yapımı esnasında sık sık inşaatı kontrol etmeye gidiyor ve bu ihtişamlı yapının adının ne olacağını düşünüyor ancak aklına bir şey gelmiyor. Bu ziyaretlerinden birinde yoldan geçen biri yapının büyüklüğünden etkilenerek Aya Sofia diye bağırıyor ve bunu Justinianus duyuyor. Katedralin isminin böylece Ayasofya olmasına karar veriyor.
- Evliya Çelebi seyahatnamesinde Ayasofya’nın Mimarı olarak Hazreti Hızır’dan bahsediyor. Ayrıca Ayasofya’nın yapımında devlerin ve cinlerin de görev aldığına inanılıyor. Zamanın şartları dikkate alındığında beş yılda böyle bir yapının yapılabilmesini ancak u efsanelerle açıklamak mümkün olabiliyor.
Ayrıca Ayasofya’nın yönünün kıbleye çevrilmesiyle ilgili de farklı rivayetler var. Bir rivayete göre İstanbul fethedildikten sonra Ayasofya’da kılınan ilk Cuma namazı esnasında Fatih Sultan Mehmet namazı kıldırmak için tekbir aldığı esnada Hazreti Hızır ağlayan sütundaki deliğe parmağını sokup caminin yönünü kıbleye çeviriyor.
- Hazreti İsa’nın çarmıha gerildiği haç ve bu haçta kullanılan çivilerin Ayasofya’da gizli bir bölümde saklandığına inanılıyor. Mesih inanışına göre Hazreti İsa’nın yaklaşık iki bin yıl önce çarmıha gerildikten sonra üç gün sonra dirilmesinin ardından göğe yükseldi ve tekrar dünyaya döneceği yönünde. İşte Hazreti İsa Dünyaya tekrar döndüğünde geleceği yerin Ayasofya olduğuna inanılıyor.
- İstanbul’un Fethedildiği gün Ayasofya’da vaaz veren papaz kutsal kase ile birlikte bir kapıdan geçip kayboluyor ve ardından gitmek isteyen Müslümanlar kapı dümdüz duvara döndüğü için ilerleyemiyorlar. İnanışa göre İstanbul tekrar Hristiyan Dünyası tarafından geri alınırsa söz konusu papaz aynı kapıdan geri gelip vaazına kaldığı yerden devam edecek.
- Hazreti Hızır’ın üzerindeki deliğe parmağını sokup Ayasofya’nın yönünü kıbleye döndürdüğü sütuna İstanbul halkı ve turistler de parmaklarını sokup 360 derece çevirdiklerinde dileklerinin gerçekleşeceğine inanıyorlar. Peki bu sütunun üzerinde bu delik neden var? Bu sütünün buraya Hazreti Meryem’in evinden getirildiğine ve sütünün üzerindeki deliğin Hazretin Meryem’in sütunün üzerine akan gözyaşları ile oluştuğuna inanılıyor. Hazreti Meryem Hazreti İsa’nın yakalandığını ve işkence gördüğünü öğrendiğinde gözyaşlarına boğulmuş gözyaşları da sütünün üzerinde bu deliğin oluşmasına sebep olmuş. Ayrıca bu sütun vakti zamanında ona bağını dayayan Justinianus’un baş ağrısını geçirdiği için de şifalı olduğuna inanılmış.
- Yapının inşaatı devam ederken zamanın şartlarında böylesine heybetli bir yapının ve kubbesinin ayakta kalabilmesi için çareler aranmaya başlanmış. Keşişler zaten yapımı çok zor olan kubbenin sağlam olması için geçmiş peygamberlerin kemiklerinin kubbenin yapı malzemelerinin arasına konulabileceğini önermiş. Bunun üzerine Arap ülkelerinden geçmiş peygamberlerin kemikleri bulunup getirilmiş ve kubbeye yerleştirilmiş.
- Ayasofya Camii’nin yüzlerce devasa kapısından biri olan 7 metrelik İmparator Kapısı’nın, Hazreti Nuh’un gemisinden alınan bir parça ile yapıldığına inanılıyor. Bu kapsamda, İmparator Heraklius’un 7. yüzyılda Nuh’un gemisini bulmak için büyük bir emek harcadığı düşünülüyor.
- Ayasofya’da tam 361 kapı var bunların 101 tanesi diğerlerinden daha büyük. Bu kapıların tılsımlı olduğuna inanılıyor. Çünkü ne zaman bu kapılar sayılmaya çalışılsa her zaman bir kapı daha ortaya çıkıyor.
Ayrıca Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde belirttiğine göre orta kıble kapısı üzerinde sarı pirinç madeninden tabuta benzer uzun bir sandık içinde Kraliçe Sofya’nın cesedinin mumya olarak durmaktadır. Birçok şahısların bu sandığa el uzatmaya cesaret ettikleri zaman cami içinde büyük bir gürültü ve titreşme olmuş ki, teşebbüslerinden vazgeçmeye mecbur olmuşlardır. Bir büyük tılsım da budur.
İnanışa göre bu tabut yerinden oynatılırsa Ayasofya’nın yıkılacağı düşünülüyor. Kraliçe Sofya’ya ait olduğu bilinen tabutun üzerindeki kubbede ise 4 melek figürü bulunuyor. Azrail, İsrafil, Cebrail ve Mikail meleklerinin figürleri ile tabut arasındaki ilişki incelendiğinde, tabutun yerinden oynatılması halinde Ayasofya’nın yıkılacağı düşünülmeye başlanmış.
- Ayasofya ile ilgili inanışlardan biri de sütunların birinde kıyametin kopacağı tarihin yazması! Binanın güney yönündeki kapıdan girince, üçüncü sırada bulunan sütunun üzerine Hz. Hızır’ın kıyametin kopacağı tarihi yazdığı söyleniyor. Sütunda ‘On sekizinde yevm-i Pazar, sene 1038’ yazılı.
- Yapının güney girişindeki kapıdan girildiğinde, 3. sütunun üzerinde Hz. Hızır tarafından kıyametin ne zaman kopacağına işaret eden bir tarih bulunuyor. Sütunun üzerinde ise tam olarak şöyle yazıyor: “On Sekizinde Yevm-i Pazar, sene 1038”.
- Ayasofya’ya gittiyseniz İmparator Kapısı’nın önünde yer alan balık figürlerinin de bir hikâyesi var. Anlatılanlar, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u kuşattığı sırada Ayasofya’daki papazların balık kızarttığını söylüyor. Tavada kızaran balıklar ise İstanbul’un fethedildiğini anlayınca kızgın yağın içerisinden çıkarak taş kesiliyor. Aslında bu balık figürlerinin esası Hristiyanlık öncesi pagan inancına dayanıyor.
- Şeytan Ayasofya’da hapiste: Fatih Sultan Mehmet’in emriyle Akşemsettin İstanbul’un fethinden sonra Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi çalışmaya başlıyor. Cuma namazına yetiştirilmeye çalışılan Ayasofya’da, bütün çabalara rağmen yeterli sonuç elde edilemeyince Akşemseddin, bunun sebebi olarak şeytanın işçilere verdiği vesveseler olduğunu anlıyor. Bunun üzerine dua edip, Allah’a yakaran Akşemseddin’in duaları kabul oluyor ve Allah, şeytanı Ayasofya’daki bir mermere hapsediyor.
- Deisis Mozaiğindeki Sır: Ayasofya’da yer alan mozaiklerden biri de 1264 yılında yapılan Deisis Mozaiği. Yalnız bu mozaikte resmedilen Hz. İsa’nın aslında Hz. İsa olmadığı iddia ediliyor. Bunun sebebi ise mozaikte yer alan İsa figürünün sağ kaşı üzerinde yer alan 11 sayısı şeklindeki yara izi. 11 simgesinin Pisagorcu Tarikat Üyesi Apollon’a ait olduğu biliniyor. Bu nedenle vakti zamanında zorla Hıristiyanlaştırılan Paganlar, mozaiğe İsa figürü yapıyor görünseler de aslında Apollon’u resmettikleri düşünülüyor.
- Ayasofya’nın güneydoğu tarafındaki kubbelerden birinin desteğinde, yerden tam 6 metre yükseklikte bir iz bulunuyor. Pençeye ya da büyük bir ele benzetilen iz hakkında çeşitli söylentiler var. Bunlardan biri; Fatih Sultan Mehmet’in atının korkması sebebiyle bu sütuna elini dayaması. Atın hareketlerinin ise bu sütunu tahrip ettiği söyleniyor.
- VİKİNG İMZASI: “HALVDAN BURADAYDI”: Yaklaşık bin yıl önce Avrupa’nın kuzeyinde yaşayan Vikingler, kendi kıyılarının ötesindeki dünyaları keşfetme arzularıyla biliniyorlardı. 9. yüzyılda İstanbul’u ziyarete gelen bir Viking komutanı Ayasofya’nın mermerine işlediği yazıda eski Vikingçe dilinde “Halvdan Buradaydı” diye yazmış. Muhtemelen yıllarca sıradan çizikler ya da mermer çatlağı olarak algılanan bu şekillerin sırrı yakın zamanda çözüldü.